Bir Halil Hoca denen zat ile tanıştım dün akşam , ellili yaşlarda , ak sakallı , cüppeli , sarıklı velhasılı kelam nur yüzlü bir ademoğludur. Ayağında bir lastik ayakkabı , içinde bir mest , bir pantolon bir kazak , cüppe ve sarıktan gayrısı yoktu üzerinde , öyle tarih edince bir çoğunuzun zihninde ve aklında canlanan insan profilini görür gibiyim. Öyle değil , Halil Hoca esasen akademisyendir. 22 yıl Rusya'da İngilizce Ekonomi dersleri vermiş , Rusya'da bir çok Üniversite'nin çalışmalarına katılmış , Amerika'da eğitim almış , Yozgat'lı bir ağabeyimizdir. Öyle cemaati , tarikatı yoktur. ''Benim Şeyhim Kainatın Efendisi Resul-i Ekrem'dir'' diyor.
Toplaştık etrafına biz soruyoruz heyecanla , o cevaplıyor muhabbetle , hoş bir akşamdı.
Sohbet ehli insan olabilmek kolay değildir. Yıllardır nefsini terbiye etmeye çalıştığını , ancak zerre kadar terbiye edemediğini , tasavvuf ile hem nefsini ezmeyi hemde dinini severek yaşamayı amaçlıyor. Güzel insan , ben senden razı oldum , Allah'tan senden razı olur inşallah...
Sohbeti çok güzel , muhabbeti çok tatlıydı. Haftanın belirli günlerinden toplanıp İslam üzre, Tasavvuf üzre sohbetler etmek için sözleştik. Artık akşamlarımızın daha verimli geçeceğinden , zarar ettiğimiz akşamları def edeceğimizden eminim.
Akıl ile nefs hususunda bir çok öğüt verdi , nefsin mertebelerini sıraladı , aklın insaoğluna oynadığı oyunları bildirdi.
Kuran-ı Kerim neden arapça indirildiği hususunda öyle bir tespitte bulundu ki bu güne kadar hiç bir kitapta yada ilim meclisinde görmediğimiz bir noktaya parmak basmıştı.
''Kuran-ı Kerim arapça değil , eğer ki Kuran-ı Kerim arapça olsaydı , araplar onu çok iyi anlar ve hepsi bu gün evliya mertebesinde olurdu'' dedi. Kuran-ı Kerim'in dili Allah'ça dır. Onu Türk anlarsa mertebe sahibi olur , ingiliz anlarsa mertebe sahibi olur'' dedi. Kuran-ı Kerim Peygamber Efendimiz Arap olarak doğduğu için arapça indirilmiştir , Türkiye'de doğsa Kuran-ı Kerim Türkçe olurdu o vakit arapların düştüğü duruma düşerdik'' dedi.
''Aklın kabul ettiğini , iman kabul etmez'' dedi. Bir çok insana şeytan bu yolla vesvese verir , şöyle ki ; İslam dini mantık dinidir , mantığına uymuyorsa bu dinde yoktur der , ve insanı imanından eder'' dedi.
Güzel de bir örnek verdi ,
Bir gün Halil Ağabeyimiz hastanedeki babaannesini ziyarete gittiğinde lazımlık ihtiyacı olduğunu bildiği için giderken lazımlık götürmüş , vardıklarında hastanede çorba içiliyormuş, Halil Ağabeye de ikram etmek istemişler ancak tabak tedarik edilememiş , bunun üzerine Halil Ağabey '' bu lazımlık tertemiz , üstelik hijyeniktir , sizin tabaklar deterjanla yıkanmış belki kimyasal kalıntılar vardır ancak bu lazımlık tamamen dezenfekte edilmiş'' demiş ve buna ikna olanlar lazımlığa çorbayı doldurduklarında , Halil Ağabey bir müddet düşündükten sonra reddetmiş ve şöyle açıklıyor '' evet lazımlık temiz ve hijyenik bunu aklım kabul ediyor , ama o lazımlığın ne amaçla kullanılacağını düşününce imanım o teoriyi kustu'' diyor.
Akıl insana oyunlar oynar , tasavvuf bu oyunlara karşı kalkandır.
Halil Ağabey ile sohbetlerimiz devam edecektir.
Vural Egemen Sarıgöz
21/03/2012
eline sağlık kardeş
YanıtlaSilwww.yuklex.blogspot.com