SRGZ Blog Ne Paylaşıyor






Blogun bir süredir el değiştirmesinden ve güncel kalması için çeşitli paylaşımlar yapılmış belirli bir çizgide gitmesi zorlaşmıştır. Yakın zamanda toplumsal sorunlar, güncel sorunlar ve memlekette ve dünyada yararına veya zararına inandığımız örgütlenmeler hakkında yaptığımız araştırmaları fikir ekleyerek paylaşmayı amaçlıyoruz. 

Belli bir gruba veya etnik kökene yahut dine hiçbir şekilde saldırılmasından yana değiliz ancak farkında olduğumuz tehlikelerin sizin de farkında olmanızı sağlamak, taraflı gazetecilik ve haberciliğin yaygın olduğu günümüz medyasına bir alternatif olarak yaşanan bir olayın her yönden ele alınmasını ve işin aslını görebildiğimiz- öğrenebildiğimiz ölçüde sizinle paylaşmayı hedefliyoruz.

Ne oyuna gelip memleketi bölmeye maşa olmak ne de oyunun farkında olmak ama boşvermiş bir ruh haline bürünmek... Bu memleketi sevdiğini iddaa eden ya da özellikle son zamanlarda ortaya çıkan toplumsal olaylardan ve perde arkasındaki siyasi oyunlardan rahatsız olan herkes gerekli duyarlılığı göstermek zorundadır. Hır-gür çıkarmak ve heyecana kapılarak mantıktan yoksun bir şekilde hareket etmek, bu tarz oluşumlara katılmak memleketi bölmeye ve işgale açık hale getirmeye alenen destek vermektir.

Dolayısıyla duyarsız olmamak ama harekete geçmeden önce işin aslını astarını detaylıca tarafsız şekilde araştırıp görmek gerekir. Bu fikirden yola çıkarak oluşturacağımız paylaşımları da sorgulamadan kabul etmemenizi rica ediyoruz...

Boşvermişlik mi Toplumsal Diriliş mi?

Boşvermişlik mi Toplumsal Diriliş mi?

Genel manada benim yaşımda olanlar ucu ucuna kurtulan son nesil neyin ne olduğunu anlayabilecek kadar sanırım, 2-3 yaş küçük gençlere bakıyorum ya amerikan çakması dizilere özenen lakait bir hayat tarzı yaşıyorlar ya da mafyavari ruh haline giriyorlar. Toplumsal duyarsızlık popüler bir durum haline gelmiş, iyi insanlarla alay edilir algısı oluşturulmuş.  İnsanlara yardımcı olmanın ulvi durumundan bihaber kalınmış.

Toplumdaki sorunları çözmeye çalışan, toplumsal duyarlılığı, iyilik yapmayı yaymak isteyen insanların zayıf olmak gibi, genel olarak gününü rahat geçirmek gibi bir lüksü yoktur. Düzgün insanlar rahatından, kibrinden taviz vermedikçe, düzgün insanlar güçlü olmadıkça haklı olan, masum olan hep ezilecek.





Bunun farkında olan birçok büyüğümüz var biz, farkında olan gençler olarak, amacımız bunları onlara öğretmek değil, bunları yapabilmek için onların yol göstericiliğine, tecrübelerine, desteğine ihtiyacımız var çünkü doğru olup karşısında durduğumuz yanlışlar ve yanlış kişiler bizden güçlü olduğunda bu dava yere düşer...

Her zaman akıllı ve vicdanlı hareket etmek , kötülüğe her zaman hazırlıklı olmak ve çelik gibi bir iradeyle karşılık vermek gerekir. Her zaman okumak ve bundan zevk alır hale gelmek gerekir. Okunan bir masaldan da saçma bir yorumdan da bir ders çıkarmak gerekir.

Siyaset, müzik, bilim vb. hiçbir konu için benim işim değil benim alanım değil dememek her konuda bilgi sahibi olup fikir yürütebilecek derecede kendimizi eğitmek gerekir. Ancak bu şekilde karşılaştığımız olaylar tüm yönleriyle anlayıp değerlendirme şansına sahip olabiliriz.

Bilmek ama bilmişlik yapmamak, dik durmak ama diklenmemek temel duruşumuz olmalıdır.

Vatan için ölmek kolay biraz gözünü karartıp ölürsün, peki bu vatana ne kazandırır? Eğer cesaretin varsa ölüm gelene kadar bu vatanın sevinci kadar acılarına da katlanmak, acıyı ortadan kaldırmak için çalışman gerekir.



Duygularımı anlatan iki şiirden alıntı yapmak istiyorum;

Mehmedim sevinin başlar yüksekte
Ölsek de sevinin eve dönsek de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın elbet elbet bizimdir
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.

Necip Fazıl Kısakürek



Yüreklerin kulakları sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım Kerem gibi yana  yana.
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

Nazım Hikmet

Network Marketing Yalan Dünya


Network Marketing Namı Diğer Yalan Dünya


Network marketing yalan dünyası hakkında biraz beyin fırtınası yapmaya niyetlendim neymiş bu network marketing...

Özünde çok basit ve kandırmaya dayalı bir sisteme sahip olmasına rağmen ne kadar ısrar ederseniz edin işin ne olduğunu size özetlemezler ki bunun için tembihlenmiş olabilirler.
Kandırmaya dayalı bir pazarlama şirketiyiz diyebilirler mi? diyemezler. Gel seni zengin edeyim diyebilirler mi? komik duruma düşerler.

Arkadaş samimiyetiyle yaklaşıp daha önce sizin bulunduğunuz durumda kendilerinin de bulunduğunu ancak katıldığı çok güzel bir oluşum sayesinde şu an çok iyi yerlere geldiğini ve çok mutlu olduğunu vs anlatırlar.

Israrla, kendi oluşturdukları kelime oyunu ve laf kalabalığından oluşan bilgilendirme bölümü ve videolara yönlendirirler. Sanki güçlü ve gizli bir tarikatın üyesiymiş gibi gizem yapmaya çalışırlar.

Lafı dolandırıp aklınızı bulandırmak, Devlet Bahçeli'nin 40 Yapar hesabına benzer bir hesap ile gözünüzü büyülemeye çalışarak sizi kendi bünyelerine katarak yaptıracakları işi çok kutsal bir görevmiş gibi gösterip bunun yanısıra yakınlarınızı da ikna ederek (ki ben bunu kandırmak olarak görüyorum) çok para kazanabilirsiniz demeye getiriyorlar. Hatta zengin olma ihtimaliniz bile var(yersen).

Bilmeyenler için Bahçeli'nin Yaptığı Hesap:



Tabi öncelikle şartları var; şu kıytırık şeyi, pardon 500 liralık ürünü satın alman gerekir ve başkalarını da kandırıp aynı ürünü ne kadar çok kişinin almasını sağlayabilirsen onların üzerinden de para kazanıcaksın...



İyi niyetlerinizi, azminizi,  paranızı ve getireceğiniz insanları sömürmeyi , sizin zengin olma umuduyla ellerinden geldiği kadar sistemi yaymak için çalışmanızı hedefliyorlar. Benim gördüğüm işin özeti bu, eğer bir işe kendinizi adayacaksanız, emek verecekseniz, para verecekseniz; şüphelenmek, araştırmak, soru sormak sizin hakkınız. Dolandırıcılar sizi dolandırıyoruz demezler, biz dolandırıcıyız demelerini beklemeyin boşuna :) zaten insanların aklını bulandırıp iyi niyetlerini sömürebildikleri için yapabiliyorlar işlerini...

Kimseye saygısızlık yapın demiyorum ama konuşma ilerledikçe ben sana iyilik yapıyorum istemiyosan sen bilirsin triplerine girip sizi avlamalarına izin vermeyin. Tam olarak konunun ne olduğunu anlatmıyorsa neden zamanınızı ve emeklerinizi belirsiz bir işe adayasınız ki? Kimsenin bu kadar değersiz ve umutsuz durumda olduğunu düşünmüyorum...

Konuyla ilgili olarak ekşi sözlükten de doğru bilgiler bulmak mümkün;

https://eksisozluk.com/network-marketing--466682


My Radio myradiolistenn@gmail.com

Toplum Bozuluyor Peki Sen Ne Yapıyorsun?

Toplumsal bozulma olarak nitelendirdiğimiz birçok olay yeni nesil tarafından benimsenmektedir. Katolik boyutunda eski nesil savunucusu değilim ama ergenlik  olarak nitelendirilen evre artık bir yaşam stili haline gelmeye başlıyor. İnsanlar çok fazla düşünmeden, empati kurmadan hareket etmeyi, popüler olmak için acımasız ve kimseyi takmayan modunda yaşamayı bir nane sayıyor.



Kendi kişiliğini oluşturmaktan ziyade popüler bir insanın niteliklerine bürünmeye çalışıp bir yerden sonra doğruyu yanlışı pek umursamaz hale geliyor. Ne kendi olabiliyor ne de özendiği kişi olabiliyor ve olmaya 'çalışmaktan' ileri gidemiyor.

Yahut da bir yere kadar benzer şekilde davranıp ilgiyi üzerine çekmeye başarıyor. Ancak bir yerden sonra bunalıma, mutsuzluğa sürükleniyor. Sebebi ise artık kendine yabancılaşması, yapay bir mutluluk elde etmesidir.

Zeki insan; okuduğu, izlediği, yaşadığı herşeyden ders çıkarmasını bilir o ayrı mesele ama revaçta olan malum mafya dizisinin yanısıra son senelerde birçok mafya dizisi yayınlandı ve yayınlanmaya devam ediyor.

Bu dizilerden insanlara yukarıdan bakmayı, insanları terslemeyi, ilk fırsatta şiddete başvurmayı öğrendik çok şükür.
İyi olmak ile korkaklık, cesur olmak ile saygısızlık birbiriyle karıştırılır hale geldi.

Düşüncemizle çelişen bir insana tahammülsüz olmayı ve saygı görmek için psikopat olmak gerektiğini de bu dizilerden öğreniyoruz.

Fikrini beğenmediğimiz insanlara saldırarak ya da vatan sevgi anlayışımıza ters olan insanlar ile oturup mantık çerçevesinde konuşmak yerine çözümü onları 'ortadan kaldırmak' olarak gösterdiler bize.

Vatan sevmek; bir fidan dikmek, bir yetimin başını okşamak, büyüğüne yaşlılara saygı göstermek değilse nedir vatan sevmek? Haklıyı ezdirmemek, düşenin yanında olmak, bir kediye su vermek, insanların fikrine anlayış göstermek değilse nedir vatan sevmek?

Eski nesil ile yeni nesil arasında bir kopukluk var ve bunun üstüne okumayı sevmeyen yeni nesil eski değerlerden büyük oranda yoksun kalıyor.

Kendi değerlerini; sosyal paylaşım sitelerinden, televizyonlardan izlediği dizilerden ya da kendi yalnızlığını kapatmak ve destek bulmak için parti binalarındaki abilerinden alıyor.

Dinsiz olmayı ve ekstrem bir din ya da görüş sahibi olmayı popüler olmak için adımlardan biri olarak gören yeni neslin bir temsilcisi olarak gördüğüm vikipediden din beğenen genç bir arkadaş da gördü bu gözler. Tuğçe Kazaz da bu akımın popüler temsilcilerinden hiç şüphesiz...

Zamanın değişimi, teknoloji ve imkanların gelişmesiyle birlikte toplumda yaşanan hızlı bir değişim var ve şüphesiz bu değişim kaçınılmaz olacak. Suyun önünde durmaktansa suya yön verip değişimin doğru bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak doğru olacaktır. Sorulması gereken önemli bir soru daha var, toplum bozuluyor peki sen ne yapıyorsun?

Not: Çok fazla düzenleme yapmadan yayınlamadan birkaç dakika önce yazdım. Hatamız olduysa affola. Görüşlerinizi aşağı yazarsanız okumaktan mutluluk duyarım.

My Radio myradiolistenn@gmail.com

Toplum Algı Yönetimi

Toplum Algı Yönetimi

Bilinçlenmek isteyen her insanın okuması gereken bir paylaşımdır;

1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.Bekledikleri gibi olmaz.Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.
.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.Yayınlanmaya başlar.Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
.
1994 yılına gelindiğinde çizgi-film dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar.Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.

Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
.

Tesadüfen ! pizza talebini patlatan bu çizgi-filmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.


.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgi-filmi ilk izleyenler 30'lu yaşlarına geldi.İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.İlk jenerasyonun içindeki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?”Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
.
İşte algılarımız böyle yönetiliyor.Bazı odaklar tarafından 20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgi-filmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibarettir.Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
.
Bu sadece bir örnekti,Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.Her filmde sabah işe giden insanların elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi.Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için ayağına pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde, içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız?
.
İşte bu yüzden unutmayalım;Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar...

Yazı Alıntıdır. İnternette dolaşmaya başlayan bir yazı, ben beğendim herkesin okuyup bilinçlenmesi için paylaşmak istedim. Yakın zamanda subliminal mesaj ve algı yönetimi hakkında detaylı bir yazı daha paylaşmayı düşünüyorum. Aslında gerek olmadığı halde ihtiyacımız varmış gibi hissettiğimiz çoğu şeyin aslında bu şekilde hayatımıza sokulduğu çok açık bir gerçek...

Ünlü oyuncu Levent Kırca Hayatını Kaybetti

Ünlü oyuncu Levent Kırca Hayatını Kaybetti


Geçen hafta Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında Yaşam Boyu Onur Ödülü'ne layık görülen Levent Kırca yaklaşık üç aydır karaciğer kanseri tedavisi altında olduğu için törene katılamamıştı.
Onun adına ödülü teslim alan kişi oğlu Oğulcan Kırca oldu. Oğulcan ödülü teslim aldığı sırada babasının mektubunu okuyarak sevenlerini duygulandırdı. İşte o satırlar;

1974’te TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana bayağı bir zamanınızı aldım. 41 yıl... 
Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için , iki kardeşin çorap için kavga etmesi, 
komşu çocuğu kardeşlerden birine saldırınca bitmesi, ülkede yaşanan sorunların bi sonu olacağını anlattı. Güzellikler paylaştıkça değerlenir,
 kötüler çoğaldıkça kanıksanır. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?” diyen Kırca kavganın bitmesini diledi. Dik durun.. Adil olun, sabırlı olun. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. 
Atatürk’le kalın, cumhuriyetle kalın, hoşça kalın!!” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Siyasi tutumu nedeniyle kimilerinin yanında kimilerinin karşısında olmasına neden olmuştu usta oyuncu.

 Ancak 22 yıl boyunca yayınlanan televizyon programı Olacak O Kadar'ı izleyip gülmeyen kaç kişi var aranızda? Ayrıca Türkiye tiyatroculuğuna ve sanatına birçok katkısı olmuş birçok eser vermiştir. Şu anda dizi ve filmlerde karşımıza çıkan bazı başarılı oyuncuların onun tornasından çıktığı gerçeği de cabası... Usta oyuncunun yaptığı eserlerin bazılarını şu linkten takip edebilirsiniz ;

https://eksisozluk.com/olacak-o-kadardan-akilda-kalanlar--4935218


Söylenene göre 10 gündür durumu ağırmış ve durumun ciddiyetinin farkındalarmış.
10 gün boyunca ölümün soğukluğunu hissederek yaşadı ve nihayetinde Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Toprağı bol olsun, Allah sevenlerine sabır versin...

Duygularımıza tercüman olan Nejat İşler'in sözleriyle noktayı koyalım;

"Hep iyi sanatçılar erken ölürmüş derlerdi inanmazdım küçükken seninle büyüdük yaptığın taklitlerin hepsi dün gibi aklımda keşke usta komedyenlerin hepsi ölümsüz olsaydı.."

Ankara'daki Patlamadan Dolayı Yastayız


Ankara'daki Patlamadan Dolayı Yastayız


Ankara'daki barış mitinginde yapılan patlama sonucu hayatını kaybeden 95 canımıza Allah'tan rahmet, yaralılara tez zamanda şifa diliyoruz. Ölenlerin yakınlarına destek olmak , yaralıların yaralarını sarmada yardımcı olmak insani ve vicdani olarak her vatandaşın borcu ve sorumluluğudur. Durumu özetleyecek söz bulamıyoruz.
İnsanlıktan nasibini almamış ve bu kargaşadan yararlanmaya çalışan kim varsa lanetliyoruz. 

Birçok üniversitede öğrenciler okulu geçici süreliğine boykot etti bazılarında ise okul tatil edildi..

Bazı ünlülerin sosyal medyadan yaptığı açıklamalar;

Funda Arar
"Barışa ve huzura kan sıçratan teröre lanet olsun..."

Can Dündar

"Bakanlar basın toplantısında "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz" sorusunu üstüne bile almadı. TV İzlerken biz istifra etmeyi düşünüyoruz."

Murat Dalkılıç
"Başımız sağolsun...Artık lanet etmek bile az kalıyor...Yazık ki ne yazık..."

İrfan Değirmenci

"Lacivert sözler duyduk bugün,söyleyenin yerine utandık. Şimdi bir de bunu dinleyin lütfen,O'nla Gar'da karşılaştık. "

Özgür Mumcu
"Neden ölü yıkamayı öğrenmemiz gerektiği anlaşıldı."

Sunay Akın
'Üstünde "Barış" yazan bir pankart kefen oluyorsa, bu katliamın faili savaşta akan insan kanıyla beslenen vampirlerdir. #BarısKazanacak'

Servet Kocakaya
"42 yaşındayım. şahit olduğum katliamın, afetin ve ortak acının haddi hesabı yok. hatırladığım tek istifa bir futbol hakeminden geldi."

Kemal Kılıçdaroğlu
"Biz bunu haketmiyoruz; gençlerimiz bunu haketmiyor, insanlarımız bunu haketmiyor."

Cem Yılmaz
"Başımız sagolsun.Teröre,insan hayatını hiçe sayan her fikre lanet olsun."

Fehim Taştekin
"O insanlar cesetlerini barış pankartlarıyla örttü, siz kanlı ellerinizi neyle örteceksiniz?"

Ahmet Işık
"Sırtını devlete dayayan mafya liderinin "teröre hayır" mitingi yapıp oluk "oluk kan akacak" dediği ülkede barış mitingi kana bulandı."

Lütfü Türkkan
"Ankara'daki patlama ya istihbarat zafiyetidir, ya da istihbaratın eylemidir. Üçüncü yol yoktur."

Burhan Şeşen
"Ülke kocaman bir tabuta döndü..."

Demet Cengiz

"İktidar partisi, Ankara'daki saldırıları protesto için herkesi meydana çağırdı. Ülke: Yunanistan
Parti: Syriza
Meydan: Sintagma"

Muharrem İnce
"86 insan yaşamını yitirmiş Bakan istifa edecek misiniz sorusuna gülüyor. Bu ülkede güvenlik açığı da var, insanlık açığı da!"

İsmail Gezgin
"Güvenlik zaafiyeti yok, tahrik, teşvik ve iştirak var..."





Neden Müzik Dinlemeliyiz

Neden Müzik Dinlemeliyiz




Gittikçe monotonlaşan ve zevk vermeyen hayatımızda müzik dinlemenin önemi hakkında konuşalım biraz...
Birçoğumuz müzik dinler, hatta yaşam tarzı olarak benimseyenler bile vardır...

"Seni çok seviyorum" cümlesindeki kelimeler seni, çok, sevmek tek başlarına nasıl bir duygu uyandırmıyorsa, düzenli bir şekilde sevdiğimiz insanın ağzından çıktığı zaman, beynimiz mutluluk hormonları salgılar.

Müzik de öyle birşey sanırım, yani müziği oluşturan sesler tek tek gürültü olarak bile algılanır ama düzenli olarak biraraya getirilip, ruh halimizi yansıtan bir müzik türünde oluşturulduğunda benzer etkiyi verip beynimizin çeşitli hormonlar salgılamasını sağlıyor olabilir.

Psikolog Barış Gürkaş diyor ki; 

"Müzik ruh halinizi o kadar kolay değiştirebilir ki bu hızlı değişimi kısa bir zamanda bir kendi isteğinizle gerçekleştiremezsiniz...
 Mutlu, huzurlu, keyifli hissederken dinlediğiniz birçok şarkıyı zihin kaydeder ve gelecekte aynı şarkı tekrar dinlendiğinde, daha önce o müziği dinlerken hissettiğiniz ruh halinizi hissetmenize sebep olabilir...

Müzik, can sıkıntısını geçirmemizi ve rahatlamamızı sağlar. Olumsuz ruh hali ile başa çıkmamıza yardımcı olur ve çökkün ruh halinde bize destek olur"



Çocuklarımın Yüzüne Bakamam

Yılmaz Özdil'in Hürriyet'teki köşesinde yayınladığı yazıyı duygulanarak ve bir o kadar da yapamadıklarım için kendimden utanarak okudum.

Yazıyı aşağıda paylaşıyorum. Yılmaz Özdil'in kalemine, yüreğine sağlık...

Anayasa Mahkemesi’nin önü....

Cumartesi günü.
Saat 15 suları.
Hava yağmurlu.
Ayaz, ısırıyor.
Avukat Şule Nazlıoğlu Erol’un başlattığı adalet nöbeti, hafta sonu tatili, gece gündüz demeden devam ediyor. Mahkeme pazartesi sabahına kadar kapalı, binada kimse yok, olsun, ellerinde bayraklarıyla sessiz şekilde bekleyişlerini sürdürüyorlar. O sırada... Kalabalığın önünde bir midibüs duruyor. Mamak askeri cezaevi önündeki sessiz çığlık eylemine katılanlar, servis ayarlamış, sessiz çığlık’tan adalet nöbeti’ne gelmişler. Esir subayların eşleri, çocukları, iniyorlar. En son, genç bir adam iniyor. Tek başına. Siyah güneş gözlükleri var. Yardım rica ediyor. Elinden tutup, bir sandalyeye oturtuyorlar. Görme engelli.

*

Beş dakika geçiyor, on dakika geçiyor, fark ediyorlar ki, o görme engelli genç adam hakikaten tek başına gelmiş, beraberinde kimse yok, elleri dizlerinde, ööyle oturuyor. Cübbesiyle nöbet tutan avukatlardan biri yanaşıyor, merhaba... Tanışıyorlar, “ismim Ahmet Gül” diyor, “Almanya’dan geldim, Stuttgart’tan!”

*

Evet... Görme engelli yurtsever, hafta içinde çalışıyor, hafta sonu tatil, fırsat diyor, biniyor uçağa tek başına Almanya’dan, bir günlüğüne Ankara’ya geliyor, havalimanında taksi, Mamak’a gidiyor, sessiz çığlık eylemine katılıyor, oradan adalet nöbeti’ne gidecek, taksi çağırmaları için yardım rica ederken, öğreniyor ki, Mamak’tan Anayasa Mahkemesi’nin önüne servis midibüsü ayarlanmış, binebilir miyim diyor, buyrun diyorlar, biniyor, adalet nöbeti’ne geliyor, 12 saat nöbetini tutuyor, gece yarısı saat 3’te kalkıyor, yoldan taksi çevirmelerini rica ediyor, hoşça kalın diyor, biniyor, Esenboğa’ya gidiyor, ilk uçakla Stuttgart’a dönüyor.

*

Görenler, görmemek için gözlerini yumarken... Görme engelli yurtsever, gönül gözüyle işte böyle görüyor.

*

Yazarken bile tüylerimi diken diken eden bu insanlık dersini, pazartesi günü katıldığım adalet nöbeti’nde öğrendim. Sessizce gelmiş, sessizce beklemiş, sessizce gitmiş, sadece birlikte çekilmiş hatıra fotoğrafları var. Kimdir? Öyküsü nedir? Bilen yok. Sormuşlar; kim olduğum önemli değil demiş, bu asrın iftirasını sadece subaylara değil, hepimize atılmış kabul eden bir vatandaşım, hepsi o.

*

Öğrenmezsem, çıldırırım.
Allem ettim kallem ettim, Almanya’yı ayağa kaldırdım, tanıdık tanımadık herkesi devreye soktum, telefon numarasını buldum, aradım.

*

Doğuştan görme engelli.
1970, Konya doğumlu. Yedi yaşındayken ailece Almanya’ya göç etmişler. Sıfır Almancayla başladığı görme engelliler okulunu başarıyla tamamlayıp, Stuttgart Konservatuvarı’nın opera bölümünden mezun olmuş. Kendini klasik Türk müziğine ve Türk kültürünü tanıtmaya adamış. Şu anda, Ahenk Kültür ve Sanat Derneği’nin yöneticisi. Almanya’daki Türk dernekleri arasında işbirliği sağlıyor, konferanslar tertipliyor, mesela, Yıldız Kenter’i, rahmetli Rauf Denktaş’ı getirmiş. Hayata gülümseyerek bakan, mücadeleci bir insan; bir kız, bir erkek evlat babası.

*

Peki ya asrın iftirasıyla alakası? Bir esir subayın akrabası falan mı? Hayır... Orgeneral Ergin Saygun’un kalp ameliyatıyla ölümden kıl payı döndüğü dönemde, Saygun’un kızı Ece’nin twitter adresini takip etmeye başlıyor, Balyoz davasıyla böyle tanışıyor. Okudukça öğreniyor, öğrendikçe iftiraya vâkıf oluyor. Kılımı kıpırdatmadan oturamam, bir şey yapmalıyım diyor, Atatürkçü Düşünce Derneği’yle birlikte konferans tertipliyor, Profesör Şengül Hablemitoğlu’nun moderatörlüğünde, Ece Saygun, İrem Çiçek ve Tülin Alan’ı konuşmacı olarak Stuttgart’a getiriyor, anlattırıyor, vatandaşlarımızı bilgilendiriyor.

*

Davanın Yargıtay aşamasında, atlıyor uçağa, Ankara’ya geliyor, Yargıtay’ın bahçesinde esir subayların aileleriyle birlikte oturuyor, bekliyor. Gene tek başına... Kimse farkına varmıyor. Sessizce geliyor, sessizce gidiyor.

*

Dedim ya, hayata gülümseyerek bakıyor, görme engelini hiç önemsemiyor.
Nasıl gelip gidiyorsun tek başına diye sordum... Kahkaha atıyor, “yolu bilmediğim zaman bilenlere soruyorum, sorun yok, kör olmayanlar da yol soruyor” diyor!

*

Er Mektubu Görülmüştür kampanyasına da katılmış. Tesadüf o ki, Maltepe’den kardeşim Erdinç Altıner’in mektup arkadaşı çıktı.

*

Ve, yukarda da anlattığım gibi, bu sefer adalet nöbeti için geliyor, sessizce oturuyor, sessizce gidiyor. Doğrusunu isterseniz, kendisine telefonla ulaşmamdan da pek mutlu olmadı, “abartılmasın lütfen, matah değil, yurttaşlık görevimi yaptım, hepsi o” diyor.

*

“Sadece subaylara değil, hepimize atılmış bir iftiradır bu, subaylarımızı hapse tıkarak Türkiye’ye neler yapmaya çalıştıklarının farkındayım, bunu bile bile kılımı kıpırdatmadan oturamam, çocuklarımın yüzüne bakamam, helal süt emmiş insanlar böyle bir adaletsizliğe duyarsız kalamaz” diyor.

*

Görenler, görmemek için gözlerini yumarken... Görme engelli yurtsever, gönül gözüyle işte böyle görüyor.

Kaynak : http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/74/Yilmaz-ozdil/7291/cocuklarimin-yuzune-bakamam

Bir Madenin Altında Kaldı Yüreğim...

Dün Manisa'nın Soma ilçesindeki kömür ocağında hayatını kaybedenlerin haberlerini izledim/okudum. Ailesinin geçimini sağlamak için yerin metrelerce altına giren o canların hayatları maalesef bu kadar ucuz. Ülke olarak, devlet olarak, millet olarak kanayan yaralarımızdan bir tanesidir. Ülkede iş güvenliği ve sağlığı eğitimi almış ve bu konuda uzman olarak çalışan onca insan olmasına rağmen hala böyle sudan sebeplerden yüzlerce canımızı toprağa verebiliyoruz.

Dünden beri haberleri takip ediyorum. Her ağızdan bir açıklama çıkıyor. Kimse çözüm üretmiyor. 

Ulusal Yas İlan Edilsin!
Kömür Ocağında hayatını kaybedenler için ulusal yas ilan edilmeli. Devlet politikası haline getirilmelidir.

Çizmelerimi çıkarayım Sedye Kirlenmesin!
Ayrıca madenden yaralı kurtarılan bir işçinin ambulansa bindirilirken  "Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin." demesi beni yürekten yaraladı. Boğazım düğümlendi, gözlerim doldu.

Ey güzel kardeşim, senin ailene yedirdiğin her lokma temiz, tertemiz... Bırak kirlensin sedyeler...

Bir avuç kömür için bir ömür heba eden kardeşim, yüreğinden öpüyorum seni..

Babası Maden ocağında çalışan bir öğrencinin çizdiği resim ise herşeyi çok iyi özetliyor.


Kömür ocağında hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet , yüce Türk Milletine baş sağlığı dilerim.

BAŞIMIZ SAĞOLSUN...


Yargıcın, Savcının, Avukatın Cübbesi Neden Düğmesizdir?

Vicdanın teminatı!
Adalet sisteminin temel taşları olan yargıç, savcı ve avukatlar, duruşmalarda özel cübbeleriyle görev yapar. Bu siyah cübbe, öylesine sıradan bir kıyafet değil, vicdanın ve tarafsızlığın sembolüdür. Yargı, kimseden emir almadığı, bağımsız olduğu için, kimsenin önünde iliklenmesin diye cübbenin düğmeleri yoktur. Yargı, kamu hizmeti olduğu için cübbenin cebi de yoktur...

Yargıcın, Savcının, Avukatın Cübbesi Neden Düğmesizdir?
Kimsenin önünde iliklenmesin diye...

Hüseyin Sözlü'ye Mektup!

Bu mektup gönderilememiş, pulu yapıştırılmamış ve ilgili kişinin nazarında tüm kamuoyuna ithafen yazılmış bir gönderidir.

Sayın Hüseyin Sözlü,
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandınız. Bir çok Adana'lının teveccühü ile birlikte başkanlık koltuğuna oturma şerefine eriştiniz. Sizin 30 Mart seçimlerinin esamesi okunmazdan en az 2 yıl önce çalışmalar başladığınızı, köy, kaza, belde, ilçe demeden dolaşıp millet ile beraber olduğunuzu biliyorum.

AKP iktidarına karşı kazandığınız zaferi tarihimizden örneklere benzetiyorum. Az kişi ile kalabalık ordulara karşı kazanılmış, kısıtlı imkanlara karşın, donanımlı orduları dize getirmiş atalarımızın zaferine benzer bir galibiyete imza attınız. Mevcut iktidar, devletin her türlü imkanlarını kullanarak yürüttüğü seçim kampanyalarına karşılık siz Adanalı'lara karşı olan samimiyetiniz ile mukavemet ettiniz.

Bu mektubu size yazmamdaki amaç, üzerinizdeki sorumluluğu bir Adanalı olarak hatırlatmak ve ziyadesiyle Adanalı hemşehrilerinize ne gibi hizmetler yapmanız gerektiği hakkında size fikir vermektir.

İşinizin hiç kolay olmadığını ve bundan sonra da kolay olmayacağını belirtmek isterim.

Mevcut AKP iktidarının size ne gibi zorluklar çıkaracağını ''İzmir'de Binali Bey kazanmazsa İzmir'e hizmet gelmez'' diyerek İzmir nazarında tüm Türkiye'yi tehdit eden bir başbakandan biliyoruz.

Belki ödenekleriniz geç gönderilecek, belki devletin kurumlarından alacağınız proje destekleri başvuru aşamasından öteye gidemeyecektir. Ancak şunu bilmelisiniz ki Adana'lılar samimiyeti ve fedakarlığı paradan da, maddiyattan da üstün tutarlar.

Siz samimiyet ile çıktığınız yolunuzu yine samimiyet çiçekleri ile süsleyip emin adımlarla ilerlemelisiniz.

Adanalı Nasıl Bir Hizmet İster?
Seçim kampanyaları dahilinde bastırdığınız proje tanıtım kitapçığınızı inceledim. Kitapçıkta bir çok projeye yer vermişsiniz. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, kitapçıkta yer alan projelerden bir çoğunun hayata geçirilmesinin zor olduğunu düşünüyorum. Hatta aralarında imkansız olanları da mevcut diyebilirim. Maalesef Adana'nın coğrafi yapısı Autocad ve Photoshop programları ile çizilmiş binalara,yapılara veya tesislere müsait değildir.

Size aşağıda sıralayacağım önerileri dikkate almanızı ve bu önerilerin gerçekleştirilmesi durumunda Adanalı'ların ne kadar mutlu olacağını idrak etmenizi istirham edeceğim.

Seyhan Nehri
Bir çok kente nasip olmamış bir nehir Adana'nın tam ortasından geçmektedir. Maalesef daha önceki belediye başkanlarının pısırık projeleri Seyhan Nehri'nin Adana'ya cazibe katmadığı ortadadır. Seyhan Nehri'nin kıyı boyları düzenlenerek Adana'lının ailesi ile birlikte vakit geçirebileceği, hafta sonlarını şenlendirebileceği mekanlar silsilesi haline getirebilirsiniz.

Adana Otogarı
Projeleriniz arasında da yer alan bir sorundur. Adana'ya yakışan bir otogar ile Adana'lıya hizmet edebilirsiniz. Daha kolay ulaşılan, daha nezih ve daha popüler yapısıyla yeniden inşa edilecek yada yeniden tasarlanacak bir terminal Adana'lıların işlerini kolaylıştıracağı gibi gönüllerini de fethedecektir.

Ücretsiz İnternet
Ulaştırma Bakanlığı'nın BEN projesini duymuşsunuzdur. Bilgiye Erişim Noktası adı altında çarşı,pazar,otogar,havalimanı gibi noktalara konulacak kiokslarla insanların ücretsiz bir şekilde internete erişmesi sağlanacak diyorlar ancak ben Twitter,Youtube gibi sosyal ağları kapatan bir iktidar döneminde böyle bir erişimin sağlanabileceğine inanmıyorum. Siz Adanalı'nın ilk başlarda çarşı,pazar,havalimanı,otogar gibi mekanlarda ücretsiz internet kullanmasına olanak sağlayarak eşsiz bir hizmet sunmuş olursunuz. İlerleyen zamanlarda bu ücretsiz internet erişimini tüm Adanalı'ların evine kadar ulaştırarak yalnızca Adana'nın değil Türkiye'nin tarihine geçer ve diğer belediye başkanlarına örnek teşkil edersiniz.

Metro Sorunu
Adana'nın kanayan yaralarından birisi olan metro siz ve ekibiniz tarafından çözülebilir. Yapımı,inşaatı yıllar süren ve sonunda küçük bir hat üzerine kurulan metro Adana'nın merkezi yerlerinden geçmemektedir. Örneğin, bir metro otogara,havalimanına, şehir merkezine gitmelidir. Adana Metrosu, Kozan Yolu girişinden Ruh Sağlığı hastanesine kadar gitmekte ve bu arada merkezi duraklar bulunmamaktadır. Bunun açıklaması ''bu metro Adana'lıyı delirtip Ruh Sağlığına gönderir'' demektir.

Gençlerin Fikir ve Projelerine Destek
Ülkemizde yeni yetişen gençlerin bir çok projesi, bir çok fikri var ancak bu projeler, proje aşamasından, fikir aşamasından daha öteye gidememektedir. Proje Destek Programı ile şehir gençlerinin fikirleri değerlendirilip makul olanların hayata geçirilmesi sağlanabilir. Akıl akıldan üstündür ilkesi ile bu toprağın gençlerine güvenmeliyiz. Sağlam istek,öneri,fikir ve projelerle gelen gençleri değerlendirip çalışmalarının Adana'lının hizmetine sunabilirsiniz.

Tarihimize, Türk Büyüklerine ve Irkdaşlarımıza Destek
Adana'da park ve bahçe için bir çok yer ayrılmasına rağmen geçmiş başkanlar tarafından bir çoğu boş bırakıldı. Hem seçildiğiniz parti olan MHP'nin misyonuna uygun hemde Türk Milliyetçisi kimliğinize yakışır bir projedir. Türk Büyüklerini anlatan,öğreten ve yadeden bir park projesi, tarihimizi gençlerimize aktarmak adına yapılacak anıt projesi ve Çin zulmünden tükenip bitmek üzere gelmiş Doğu Türkistan'lı, Uygur ırkdaşlarımıza destek amaçlı ve bu zulümlerden gençlerimizin/halkımızın bilgilenmesi noktasında bilgi parkları yapmanızı rica ediyorum.

Adana'lılar çılgın değil, samimi ve fedakar projeler beklemektedir. Hakkınızda bir çok şey söylenmektedir. Seveniniz olduğu kadar sevmeyeniniz de vardır lakin seçim sonuçları göstermiştir ki seveniniz sevmeyeninizden çoktur.

Adana'lı size sahip çıktı lütfen sizde Adana'lıya sahip çıkın!

Çetrefilli tuzaklardan geçen ülkemiz , AKP iktidarının sömürgesinde olan tersanelerimiz sizin nezdinizde zihniyetinize sahip tüm milliyetçilere emanettir.

Adana, tarihinde bir çok mücadeleye, bir çok mucizeye şahitlik etmiştir. Bir çok olmazların altında Adana imzasını görmemiz mümkündür.

Rahmetli Alparslan Türkeş'i MHP'nin tek milletvekili olarak meclise göndererek bu şehrin ne kadar milliyetçi fikre sahip çıktığı anlaşılmaktadır.

Belediye başkanlığınızın önce Adana'mıza sonra şahsınıza hayırlar getirmesini dilerim.

Vural Egemen SARIGÖZ

2014 Yerel Seçimler Anlık Olarak SRGZ Blog'da!


Önümüzdeki yerel seçimler durumu itibari ile genel seçim havasına bürünmüş durumdadır. Hem ülkemiz için hemde yaşadığımız yerler için önemli olan bu seçimler de Srgz Blog olarak bir dizi çalışmalar yaptık. AA Haber Ajansı ile ortaklaşa yaptığımız çalışmalarda seçim sonuçlarını anlık olarak Srgz Blog'dan takip edebileceksiniz.

Özel olarak hazırlanmış haritalar ve grafikler ile seçimleri anlık olarak takip etmeniz mümkündür.

Hazırladığımız Seçim 2014 sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

AA Haber Ajansına Katkılarından Dolayı Teşekkür Ederim.

Ey Galip Erdem Ağabey İyi ki Doğdun!

Galip Erdem ismiyle bilinir. Galip Ağabey namıyla anılır. O bizlerin, bizim gibi düşünenlerin Galip Ağabeyidir. Galip Erdem kimdir yazarsanız gelişmiş arama motorlarına size bir dizi uzun cümlelerden oluşmuş bir özgeçmiş sunacaktır. Halbuki Galip Ağabey sistematik bir düzene başkaldıran biri olarak aramızda olsaydı bugün kuvvetle muhtemel mevcut düzenin çarkına çokmak sokmak gayreti ve azmi içerisinde olacaktı.

Her zamanki gibi..

Türk Gazeteci ve Yazar olarak geçer kariyerinde mesleği ancak o kendi devrinde yaşayanların ve kendisinden sonra yaşayacak olanların fikir müptelası ağabeyi olarak anılmak isteyecekti belki de...

Galip Ağabey, çilemizin tarifini yapan adamdı, Beşiktaş'ın nasıl kurtulacağına dair formüller üreten adamdı. Beşiktaş isminin altına bütün bir memleket meselesini gergef gibi dokuyan adamdı,Uyuyanlara ağıt yakıp bize masallar anlatan adamdı,olabilmek ülküsünü anlatmayıp adeta yaşatan adamdı, Bize mektuplar yazan adamdı.

Galip Ağabey, Bilge Erdem, Elif Bilge, Murat Bilge, İlteriş Metin, Mehmet Rasim, Aptali oldu kimi zamanlar, kimi zamanlar da adsız bir kalem üstadı...

10 Martta doğdu 12 Martta hakka yürüdü.

Nedir Bu AKP'nin Çektiği!

Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tekirdağ mitinginde Erdoğan’ı eleştirirken yanlışlıkla Erdoğan’ın annesinin de yolsuzluğa bulaştığını söyleyip, hatasını anladığında özür dilemesini eleştiren Erdoğan, çocukları hakkındaki eleştirilere cevap vermek istedi.

Tayyip Erdoğan Eskişehir mitinginde Kılıçdaroğlu'unu bu dil sürçmesi ile ilgili yüklenirken ''Allah'ın sopası yok'' lafının cuk oturduğu bir dil sürçmesine imza attı.

“Sen, benim evlatlarıma helal lokma yedirmediğim halde, evlatlarıma da haramdan bahsedecek kalitede de değilsin” dedi.

2014 Yerel Seçimleri Google ile Takip Edin!


2014 yerel seçimler sanırım Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en teknolojik seçim sonuçlarına ulaştığımız bir yıl olacak. Daha önceki senelerde televizyon kanallarının hazırladığı anlık olarak nitelendirilen sonuçlar ile avunuyorduk ancak bu dönem Google başta olmak üzere bir çok şirket online bir sistem ile seçim sonuçlarını anında duyurabilecek.

Google 2014 yerel seçimlerimiz için özel bir servis dahi hazırladı. Bu servis sayesinde adaylar ile yazılı ve görüntülü iletişime geçilebiliyor, Seçimler ile ilgili çıkan haberler listeleniyor,Seçimlere dair trendler takip edilebiliyor,il,ilçe adayları hakkında detaylı bilgilere ulaşılabiliyor ve her şeyden önemlisi seçim sonuçları açıklanmaya başlandığı andan itibaren anlık olarak sistem üzerinden takip edilebiliyor.

Seçimlere 20 gün gibi bir zaman kala hangi adayın rağbet gördüğü gibi seçim öncesi analizler de yer almaktadır.

Her partinin Google+ hesabı bulunuyor ve bu hesaplar üzerinden ilgili partinin adayı hakkında gelişmeler takip edilebiliyor.


Sen Uyurken Türkiye'm!

Tarihler 01.03.2014'ü gösterirken gecenin geç saatlerinde Türk Milleti rahat yataklarında mışıl mışıl uyurken, develer telal ike, pireler berber iken Türkiye Büyük Millet Meclisinden 2.Demokratikleşme Paketi yasalaşarak geçti.

Biz uyurken meclisten geçen bu demokratikleşme paketinde neler var. Bu sabah uyananlar için aktaralım.

Yeni çıkan kanuna göre, hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılabilecek. (Kürtçe bildiriler, Ermenice konferanslar, Kürtçe mitingler... vs...)

Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak ve 2'den fazla olmamak koşuluyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilecek. (HADEP,DEP,BDP gibi pkk uzantılı partilerin sistemini diğer partilere uyarlamak. Bir nevi BDP'nin gayr-ı resmi eş başkanlık uygulaması yasalaşmış oldu.)

Yeni İnternet Düzenlemesinin Detayları

AKP hükümetinin iktidar olduğu dönem içerisinde en şansız olduğu mecra şüphesiz ki internet dünyasıydı. Gezi parkı olayları ile anılmaya başlasa da hükümeti daha önce bir çok kez ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştı. Sadece mevcut iktidarı değil siyasi olsun olmasın her türlü kimlik için ciddi bir tehdittir. 
..........................................................................................................................
İnternet üzerinden yayınlanan küçücük bir bilgi dahi çok kısa süreler içerisinde çok uzak mesafelere ulaştırılıp belirli bir kitleyi etrafında toplayabiliyor. İnternet dünyasının içinde Sosyal Medya gerçeği yadsınamayacak kadar büyüktür.


Hükümetin ''yeni internet yasası'' adı altında yaptığı ve yapacağı değişiklikleri inceleyelim.


Hükümet 5651 nolu kanun maddesine ilişkin değişikler yapmaya çalışmaktadır. Bir çok sivil toplum kuruluşu ve internet kullanıcısının tepkisini çekmektedir.

5651 nolu kanun maddesinin içeriği nedir?


İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen şuçlarla mücadele etmek amacıyla çıkarılan kanun 4 Mayıs 2007 yılında son halini aldı. Hali hazırda ki mevcut hükümetin imzasıyla değişikliklere uğrayan kanun maddesi şudur.



Kanun No. 5651


MAD­DE 1- (1) Bu Ka­nu­nun amaç ve kap­sa­mı; içe­rik sağ­la­yı­cı, yer sağ­la­yı­cı, eri­şim sağ­la­yı­cı ve top­lu kul­la­nım sağ­la­yı­cı­la­rın yü­küm­lü­lük ve so­rum­lu­luk­la­rı ile in­ter­net or­ta­mın­da iş­le­nen be­lir­li suç­lar­la içe­rik, yer ve eri­şim sağ­la­yı­cı­la­rı üze­rin­den mü­ca­de­le­ye iliş­kin esas ve usûl­le­ri dü­zen­le­mek­tir. Kanun maddesinin devamını buradan okuyabilirsiniz.

Daha önce bir çok sitenin mahkeme kararı ile erişime kapatıldığını biliyoruz. Kapatılmaların genel gerekçesi Çocuk pornosu ve Atatürk'e hakaretti. Son düzenleme de bu detaylar yer alacak mı bilmiyoruz ancak yeni düzenleme ile yalnızca siteleri değil siteleri ziyaret eden, sosyal medyayı kullanan internet kullanıcısına da bir çok kısıtlamalar getirilmesi öngörülüyor.

Eskiden erişim engellenen siteye IP adresi değiştirerek yada çeşitli sheild programlar kullanarak bağlanmak mümkündü hatta bu işlemi yapan tunnel siteler türemişti. Yeni düzenleme sonrasında erişime kapatılan sitelere IP adresi değiştirerek erişmek mümkün olmayacak.
Yalnızca IP bazlı engelleme değil URL engelleme yöntemi ile DNS değiştirmenin önüne geçilmiş olacak. 
Eski hali ile erişime kapatma belirli suçlar işlendiğinde gerçekleştiriliyordu.(Çocuk pornosu/Atatürk'e hakaret gibi) Son düzenleme ile birlikte kişilik haklarını ihlal ve özel hayatın gizliliğini ihlal edilen kişilerde bir sitenin kapatılmasını talep edebilecek. 
Bu şu demektir;
Kişilik ve özel hayatı ihlal edilen bir kişi 24 saat içerisinde başvurarak ilgili siteyi erişime kapattırabilecektir. 

Bu yasa düzenlemesi ile birlikte Recep Tayyip Erdoğan hakkında ve daha bir çok siyasi hakkında internet üzerinden yazılan yazılar, yapılan yorumlar kişilik hakkının ihlali maddesine gireceğinden Başbakan istediği siteyi kapattırma hakkına sahip olacaktır.
İlerleyen zamanlarda 24 saat olan erişimi engelleme süresi 4 saat gibi kısa bir süreye kadar indirilebilecek. Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı'na yapılacak başvurular sonucunda müdahalenin gecikmesi söz konusu olursa doğrudan bakan yada başbakanlık emri ile erişim engellenebilecek.
Erişim Sağlayıcılar Birliği kurulmasını sağlayan yeni düzenleme de bu birliğe üyelik ücretli olacak.Bu birliğe Telekomünikasyon firmaları üye olarak kayır altında tutulacak.Bu birliğe üye olmayanların faaliyet göstermesine imkan verilmeyecek.

İnternet suçları ile mücadele konusuyla Türkiye Youtube isimli video sitesinin Atatürk'e hakaret gerekçesiyle kapatılmasından sonra tanıştı. Bu kapatma kararından sonra yasal düzenleme ihtiyacı hisseden iktidar 2007 yılında ilk düzenlemeyi gerçekleştirdi.
“İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele” isimli kanun 2007 Mayıs’ında yürürlüğe girdi.

Bu yasa sonrasında Türkiye’de bir çok site farklı nedenlerle kapatıldı.

Bu kapatılan sitelerden biri de Ahmet Yıldırım isimli akademisyene ait blogtu.

"Blogger"  üzerinde açılan "Kemalizmin Karın Ağrısı" başlıklı makale nedeniyle tüm site Denizli'de bir mahkeme tarafından 2009 yılında kapatıldı.

Makaleyi gerekçe göstererek tüm Blogger/blogspot bloglarının kapanmasıyla akademik bloguna da ulaşılamayan Yıldırım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtı.

AİHM, sadece bir bloga yönelik karar nedeniyle Blogger adlı siteye erişimin tamamen yasaklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetti.

Türkiye 8 bin 500 Euro tazminat ödemeye de mahkum edildi. 
Düzenleme ile birlikte bir sitenin tamamen yasaklanmasının yanı sıra kısmi kısıtlamalar da yer alacak. Örneğin; Sozkonusu.net sitesinin http://www.sozkonusu.net/sitearsiv adresine ulaşılabilirken, http://www.sozkonusu.net/yazarlar sayfasına erişim kapatılabilecektir.
Denetlemeyle yürüyen bir sistem kurulacağı için internet yavaşlayacak bunun giderilmesi için gereken altyapı belirli bir masraf doğuracağı için bu masrafta internet kullanıcısının faturasına yansıtılacak. Diğer bir deyişle bu duruma ''Zamlı Sansür'' adını koymak yanlış olmayacaktır.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kapatılan site sayısı ile ilgili rakamları yayınlamaktan kaçıyor.. Bu konuda çalışmalar yapan Engelliweb.com’a göre Türkiye’de engellenen site sayısı her geçen gün artmaktadır. 2010 yılında 1.667 olan bu rakam, 2012’de 8.409’du. 2013’de ise 30.000 geçti. Engelliweb.com’un verilerine göre bugün itibariyle Türkiye’de engelli site sayısı 39.980'dir.
Facebook,Google,Microsoft,Yahoo gibi dünya devleri Türkiye Ofislerini bir bir açmaya başlamışken yer sağlayıcılara gelecek ağır cezaları gördüklerinde açtıkları ofisleri kapatacaklar ve açmayı düşündükleri ofislerden vazgeçeceklerdir. Hali hazırda Türkiye menşeili bir çok internet devi ofislerini yurtdışına taşıyacaktır.

Tamamen mevcut iktidarın seçimler öncesi bir tedbir olarak düzenlediği kanun maddesi Türkiye'yi sansür konusunda Çin'e benzetmeye çalışmaktadır. 

Devletin makam ve mevkilerinde bulunan kişilerin rahatlıkla site kapattırabileceğini bu kanun maddesi yürülüğe girmeden göstermek boynumuzun borcudur.
Dikdatörlüğün dik alası olan internet sansürü Türk İnternet kullanıcısının hak ve özgürlüklerini elinden almaktadır.
URL engellemenin yapılabilmesi için tüm verilen bir kaynakta toplanıp gözetlenmesi gerekir bu da herkesin internette attığı adımın izlenerek kayıt altına alınacağı anlamına gelir.
Demokratikleşme paketi adı altında yapılan yasal düzenlemeler aslında Türk Milleti'nin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaktır.

Vural Egemen Sarıgöz / SRGZ Blog

AKP ve CEMAAT Çatışmasına Farklı Bir Bakış!

AKP ile Cemaat arasında dershanelerin kapatılmasından ziyade daha öncesinde bir gerginlik olduğunu anlamak için az da olsa gündemi takip etmek yeterliydi. Fetullah Gülen'in yayın organlarını takip etmek istemesek de gözümüze gözümüze sokulduğunu inkar edemeyiz. Samanyolu Haber sitesini ve Zaman gazetesini takip ettiğimizde tüm gündeminin dershanelerin kapatılması olduğunu görürüz. Manşetten haberler , sürmanşetten sert göndermeler ile dershanelerin kapatılmaması gerektiğini vurgulayan , youtube'a yüklenen videolarda vatandaşa uzatılan mikrofonlara vatandaşın '' dershaneler kapatılmasın'' feryadı bastıran bir medya anlayışının cemaatin gizli propaganda anlayışına uymadığını düşünüyorum.

AKP ve Cemaat arasındaki gerginliğin analizini yapanlara baktığımda hep farklı bakış açıları ile karşılaştım. Arkadaşlarla yaptığımız bir çok sohbette türlü türlü fikirler ortaya atıldı. Tartışma programlarında, gazetelerde , televizyonlarda hep gerginliğin sebepleri konuşuldu. Aralarında haklı olanlar da vardı , gündemi saptırmak isteyenlerde...

Türk Milliyetçileri Sosyal Ağları Nasıl Kullanmalıdır?


İçinde bulunduğumuz teknolojik çağın gereksinimi olan internet hakkında edilecek o kadar çok söz vardır ki ,yazımıza mevzu bahis olan ‘’Sosyal Ağlar’’ bu web deryasında adeta bir zerredir. Türk Milliyetçileri için teknolojik gelişmeleri takip etmekten daha önemli olan teknolojik gelişmelerin nimetlerinden en iyi şekilde faydalanmaktır. Elbette ki teknolojik gelişmelerin takip edilmesi de mühimdir ancak takip edip faydalanmamak gibi bir durum da söz konusudur.
  
Bu durum fıkhi manada ‘’ilmiyle amel etmemek’’ gibi bir durum ile eş değer tutulabilir. 
Peki Türk Milliyetçileri sosyal ağları, sosyal medyayı nasıl kullanmalıdır?
Sosyal ağlar denilince aklımıza ilk gelen Facebook ve Twitter  gibi iki internet devi gelmektedir. Sosyal medya yalnızca bu iki mecradan ibaret olmadığı gibi sosyal ağ / sosyal medya da Pazar payı olan ancak ülkemizde ismi pek duyulmamış sosyal ağ siteleri de mevcuttur.
Türk Milliyetçilerinin sosyal ağları kullanmakta ki ilk amacı kamuoyu oluşturmak olmalıdır. Bunun için ilk tercih Facebook ve Twitter olması kadar doğal bir şey yoktur. Ancak sadece bu iki mecraya odaklanıp diğer sosyal medya mekanlarını göz ardı etmek, günümüzde ‘’70 milyon nüfuslu ülkemizde 1000 kişi üzerinde yapılmış anketler’’ mantığından öteye gidemez.
Kamuoyu oluşturmak için kullanılacak sosyal ağlar her şeyden önce kişisel profil siteleri olarak görülmemelidir. Facebook ve Twitter’da çok sayıda kurum ve kuruluş yer tutmakta, bu yerlerde kendilerini takip edenlere fikir beyan ederek komu oyu oluşturmaktadırlar.

Türk Milliyetçilerinin Osmanlı zamanında ‘’matbaa gavur icadıdır’’ gibi bir saçmalığa nazire edercesine ‘’Facebook ve Twitter günah yuvasıdır, gavura para kazandırıyoruz’’ gibi söylemlerde ve fikirlerde bulunması apaçık bir yanlıştır. Size verilen imkânları nasıl kullandığınız önemlidir. Sosyal ağlarda boşa vakit geçirmenin mümkün olduğu gibi harcanan her bir anında dolu dolu geçmesini sağlamakta mümkündür.
O halde ;
1-) Her Türk Milliyetçisinin mutlaka ama mutlaka bir sosyal ağ hesabı olmalıdır.
2-) Oluşturduğu profilin örnek teşkil edeceğini unutmamalıdır.
3-)Kullanılacak hesap bir Türk Milliyetçisine ait olduğuna göre profilin resimleri, videoları ve paylaşımları bir Türk Milliyetçisine yakışır düzeyde olmalıdır.
4-)Diğer fikirdaşları ile her daim iletişim halinde olmalıdır.
5-) Paylaşımlarında ve iletilerinde boş lakırdıdan kaçınmalı ve mümkün mertebe memleket meselelerini dillendirerek çözümler üretmeye yönelik olmalarına özen göstermelidir.
6-)Gündemi yakından takip ederek gerçek gündemin örtbas edilmesine müsaade etmemelidir.
7-)Türk Milletini ilgilendiren konferans, panel, konser ve diğer etkinliklerden haberdar olduğunda daha fazla kişinin de haberdar olmasını sağlamalıdır.
8-)Dış Türkleri ve soydaşlarının meselelerini göz ardı etmemelidir. Her zeminde, her fırsatta bu meseleleri dile getirmelidir.
9-)Sosyal Sorumluluk Projelerine gerekli desteği vermelidir.
10-)Faydalı ve bilgilendirici sayfaları, hesapları, kişileri takip etmeli gerektiği nispetinde yararlanmalıdır.
11-) Bir Türk Milliyetçisi sosyal ağları bilgi edinmek ve bilgi paylaşımı için kullanmalıdır.
12-) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü sosyal ağları kullanan her milliyetçi için bir kriter olmalıdır.

‘’Meselemiz ; Milletimizi genel durumdan haberdar etmektir’’


Yüce Türk Milletini sevmek yalnızca evde televizyon karşısında oturup yada sosyal ağlarda ‘’beğen , paylaş , beğen ,paylaş’’ faaliyetinden öte gitmeyen vakit kayıpları demek değildir. Türk Milliyetçisine düşen görev yalnızca sosyal ağlarda yer alan sayfaları, kişileri takip etmek değildir .

‘’Türk Milletini seviyorum’’ diyen her bireyin üzerine düşen görevlerden birisi de çağımızın gereksinimlerinden olan teknolojiyi ve interneti en faydalı, en etkili şekilde kullanmaktır.

Tüm Türk Milliyetçilerine selam olsun…
Vural Egemen Sarıgöz